Salı, Aralık 07, 2010

yazmayı yazmak

yazmanın güzelliğini temaşa etmiş kişi, ondan ayrılamaz. görmüştür bi kere yazının cazibesini. nedense böyle şeyler söylerken küstahlaştığımı düşünüyorum ve eklemek istiyorum; bunu yapan kişi edebi bir şeyler de yazabilir, geyik de karalayabilir, anlamsız tümceler de, şiir de şarkı da... 
kimin için değerli olduğu zerre sikinde değilse, sadece yazmanın orgazmındaysa o kişi, yazmak için yazar. yaşamak için yazar. kaliteli olsun olmasın yazar. birilerine kaliteli gelsin gelmesin; yine yazar. duramaz. yazmazsa, çıldırır. uzaklaşırsa kendinden uzaklaşır, yaklaşırsa; özlemenin de özlenilir olduğunu görür. onunla da onsuz da mutludur. amacı sadece ona gitmektir.
kalemin kağıda vuruşlarıyla titrer. aşk gibi lan, sevişmek gibi. kalem kağıttan ayrı kalmalı. ya da bugünlerdeki meşhur tabiriyle 'dizüstü edebiyat' yapıyorsa, parmaklar tuşlardan ayrı kalmamalıdır. yazmanın biçimi olmaz, dilersen kağıda yaz, ya da ceylan derisine, ya da laptoba, papirusa yaz amk, bi şekilde yaz. sms olarak yaz. bu işin geleneği-yeniliği yok.
bazen, içimde patlamaya meyletmiş hiçbir şey yoksa bile harfler yazıyorum kağıtlara, delice evet. ama durduramıyorum. o gün yapmam gerek onu, içime onun kurdu düştüyse. bazen de öyle bir doğum sancısı tutuyor ki, elim ne kaleme varıyor ne klavyeye. içimden tek kelam yazmak gelmiyor. kuduruyorum! ama yazamıyorum. o sancı ne kadar acıysa çıkan da o kadar tatlı bir bebek oluyor inanın. kelamınızı doğurduğunuzda, tanrıdan pay aldığınızı anlarsınız.
ilk önce kalem yaratıldı diyor ahdiakit. sonra da kağıt ve allah kelamını yazmaya başladı.
yazmak başlamaktır, yazmak yaratmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder